Abuu : Çok, aşırılığı ifade etmek için ünlem sözü. Aboo: Hayret etme, şaşmak. Acık: Azıcık, Agşam: Akşam. Anız : Biçilen buğdayın tarlada kalan köklü sapı. Alama : Avuç içini dolduracak kadar büyükçe taş. Alırın: Alırım Aaar: Hayvanların barındığı yer. Alaf : Hayvanların saman yediği yer An: Tarla sınırı. Aaâamat: Ahmet. Apışmak : Ayakları açmak. Ağdırmak :Yukarı sürmek. Ağaca Ağmak: Ağaca tırmanmak Aşa: Ayşe Attırıvı: Atıver, Fırlat gitsin anlamında Aynoyun: O ve benzerleri/ Kedi,Köpek aynoyun kaldı dağda. Beriki: Berideki. Buba : Baba. Böyün/Böğün : Bugün. Bılla : Kocanın kız kardeşi. Barabar : Beraber. Beri : Yakın. Belemek: Kundaklamak. Borda : Burada Boça/Boğça: Bohça Böğü: Örümcek Bızalamak : Sığırın doğurması. Bide : Bir defa daha anlamında Biceez: Bi Kere. Banmak : Tadına bakmak. Bılamak ; Karıştırmak. Bıdıramak : Konuşmak. Bozarmak: Rengi boz olmak. Boylatmak: (Bir şeyi) Bir yere kadar varmak zorunda bırakmak. Bulamak: Karıştırmak. Ç Canavar: Kurt Caymak: Vazgeçmek Cırla: Koş Cibi : Tavuk ya da kuş yavrusu. Cereme : Zarar etme, fazladan masraf etme, zarar ziyan Cozutmak : Saçmalamak, bunamak, mantıksız işler yapmak. Cıbıldak : Soyunuk şekilde. —Ç Çemkirmek: Saygısızca sesi yükseltmek./ Verip veriştirmek. Çökelek: Peynir Çeşiti, “deri peyniri”. Çilte: Oturmak için yapılanı küçük yer döşeği. Çıkı: 1. Ağızı lastikli bez torba ,2.Ekmek sarılan bez parçası, Çarık: Hayvan derisi ve lastikten yapılan ayakkabı. Çul: Keçi kılından dokunan yazgı. Çaal: Çakıl Çücük: Buğday tohumunun fisillem esi. Çiltim: Üzüm salkımının parçası. Çilbir: Yumurtadan yapılan sulu yemek, Dat: Tat Dağa ağmak: Dağa tırmanmak Daa: Uzaktaki yer tarifi. Dadanmak: Alışmak, tatmak. Depmek: Bastırarak doldurmak. Doru: Atın genç olanı. düneegadar Düne kadar Duroo: Dur bekle anlamında ünlem. Demi: Sözü onaylatmak anlamında kullanılan soru edatı. Deşelemek: bir yeri eşmek. Deynek: Bir metreden biraz uzun, ince ağaç parçası. Dedikine: Dedi ki. Deeyi: Söyleyerek anlamında ünlem. Deyor: Söylüyor anlamında ünlem. Döğen: Harman döverken hayvanların çektikleri üstü ağaç, altı çakmak taşı olan aygıt. Dığan: Yemek pişirmeye yarayan tek kollu tencere, “tava” Dıka: Toprak kapların ağızlarını kapamaya yarayan ağaçtan yapılan Döndüreç: 1. Saç ekmeğini pişirirken döndürmeye yarayan ağaçtan yapılan aygıt. Döş: Göğüs. Dikelmek/Dinelmek: Ayakta durmak. Değmek: Dokunmak. Dibek: İri tuz ve baharatları ezme işinde kullanılan kap. Dıllanmak: Sallanmak Dengilmek: Otururarak hafif yan yatmak Dangıramak: Yüksek sesle kalın ve zevksiz konuşmak. Dikim: Bir parca ya da, bir lokma yiyecek. Dinmek: Ayakta durmak. Dımınmak: Comelerek bekleme. Dıkamak: Kapamak. Ende: O, Su, Bu, Elindeki, |isaret Zamiri. Ece: Agabey. Ellik/Hellik: Ekin biçerken parmaklara takilan agactan yapilmis aygit. |
Eyer: atın sırtına konan oturmaya yarayan semer. Emme: ” Ama ” anlamında kullanılır, Eyi: lyi. Ekin: Bugday, Arpa ekili yer. Eygi: Omurga, çıkıntısı, Kemik. Egirmek: örmek, birleştirmek. Erezil: Durumu kötü olan, içler acısı. Erecep: Recep(isim) Esme: Bir yeri esmek. Eeeey: Uzaktan “Vooooy” diye seslenene ‘seni duydum” manasinda soylenir. Fıydırmak: Elle uzağa atmak. Gancık/K anak: Dişi. Gatmak: Doldurmak, Gari / Gayri: Artık Gatmar: Yufkadan yapilan börek. Garga: karga. Garpiz: Karpuz Gavin/Gavun: Kavun Gave: Kahve Gelivi:Geliver, Gede: Kurnaz kimse, Gemesmek: Gerilmek Gırıklı: kırıklı Gidişmek: kaşınmak. Girişme: ise başlama. Gilik: Meyvenin icindeki tohumu. Gursak : Boğaz. Gücüle: şimdi. Goyniim: Gonlüm. Gumiul: Bugday destelerinin üst üste konmasi, susam demeti. Gene: Bir daha. Geliboturu: Geliyor. Gatıyan: Asla Gozel: Güzel. Gııylım: Topraktan yapilan büyükce su Kabı, Guvec: Topraktan yapılan tabak şeklinde kab. Gorek: Anahtar. Geven: Yaylalarda olan bitki türü Gocunmak: Suçlu oldugunu hissetmek. Gocen: Tavşan Yavrusu Gocarı: yaşlı kadın Gocerif: Yaşlı Adam Goce: Buğday çorbası/ Ayran Aşı Gocuman: Kocaman Göde: Kısa şisman. Görükmek: Gözükmek. Gunlamak: Eşeğin doğurması. Ganırmak: Eğerek, Zorlayarak kırmak. Gıran: Salgın hastalık Garankı: Karanlık. Guzluk: Koyun ve keçi yavrularının bekledigi yer.. Hepicinden: Hepsinden Hakket: Hakikaten/Doğrulama Havıt: Devenin üzerine oturmak ya da eşya sarmak icin yapılan semer. Hadibakan: Hadi göreyim. Hende/Ende: O, şu bu anlamında isaret Zamiri. Hiye: Öyle, evet anlamında onay sözü. Hindi: Şimdi Holuz: Bugday elemeye yarayan büyük gozenekli elek. Holluk: Tavukların yumurtlama yeri, “folluk”. Harım: cit Hodul: Kalın, kaba. Harar: Saman çuvalı Höle: Şöyle. Hora: şurası. Hötte: Orası. Hurada: şurada Höteki: O anlamında. Huzuri: Fuzuli, Bşa anlamında. ilkin: Az önce, Önceki Innacik: Birazcık. iradiyo: Radyo. Irgın/ılgin: Tükenmiş, Bitkin irham: Yünden dokunan kumaş. lramazan: Ramazan Istar: Kilim dokunan tezgah. Ivır Zıvır : Küçük önemsiz esya. H- ıhıcık/ihicik : iste anlamında. ilik: Dugme. irbik: su kabı ilan: Yilan =K= Kırkmak: Makasla kesmek. Keymek: Giyinmek. Külür: mısır koçanı Külüstür: Cok eski. Köşker: Kundura tamircisi. Kubarlanmak: Tozlanmak. |
Keerli: Kazançlı. Kenef: Tuvalet/Hela Kurdeşen: Allerji. Köşek: Deve yavrusu. Kıpçık: Cok hareketli, Kopil:küçük erkek çocuk Kavul: Anlaşma, Sözleşme, Kavil. Löküs: gaz ile çalışan aydınlatıcı Mana Bulmak: Ayıplamak. Mayısmak: Gevşemek Mıh: çivi. Mızılamak: nazlanmak. BuMaar-Miar: çesme. Manaa: Kabahatli. Mal: Hayvan Naal: Nasıl? Netcez: Ne Yapacagız? Nedecen ?: Ne Yapacaksın? Neddin: Ne Yaptın? Narasin: Yok oldugunu üzülerek söylemek/Ne arasın. Nişleyon: Ne yapıyorsun? Nidüp nitmeli: Ne yapmalı, ne etmeli. =O-= Oluk: Ağactan yapılmış çesme borusu. Oklaac/ Okla: Yufka yapmaya yarayan silindirik ağaç parçası. Oku: Düğün davetiyesi Oturubotmak: Oturup durmak =O0= Öteberi: Küçük eşyalar Öte: ileri/Uzak. Ötebaşa kadar: Sonuna kadar. Özger: Rüzgar. Öleze:Bitkin,Bezgin Paalı: Pahalı Palaz: Keklik Yavrusu. Bıtırak: Bitkinin dikenli parçası Potur: Kıldan dokunan pantalon. Pardı: Toprak evlerin tavanına dizilen çam yarmaları. Payam: Badem. Poçu: Atkı, dolak. Paytar: Veteriner. S Seyil: Sahil. Seyitmek: Koşmak. Saar: Tasdik etme anlaminda ek. Sağan: Süt sagılan kab. Söbü: Enli, uzun, söbe. Samıt: Konuşamayan kisi. Savalamak: Uzaklastırmak, defetmek Sirf: Devamlı Şindi/Hindii: şimdi. Susuramak: Susamak T Taacık: Yakın yer isareti. Tüüsüz: Tüyü olmayan. Tanıyın: izliyorum Toplan:Toplayın Tokuç: Çamaşır yıkarken kirin iyi çıkması için çamaşıra vurulan ağaç Tünek/Dünek: Tavuk sığınağı. Tırlak: Amel, ishal. Tırışcı: Yalancı Tırışgadan: Yalandan Toru: Genç agaç fidanı (Cam, Ardıç). Tene: Bugday tanesi. Telbis: herkese karşı iyi görünmek isteyen yalancı. Ted: Köpege uzak dur anlamında. Taara: Tahra. Tekin: Uslu. Tılayın, bakıyın: Gözetliyorum. Üğütmek: ögütmek Ufalama: inceltme Ümzük: Kabların agzından ayrı açılan delik. Ünleme: bagırmak. Y Voyn: Yakındaki kisiye seslenmek Vooooy: Uzaktaki kisiye seslenmek. Yaalık: Yaglık, mendil Yapağı: Baharda kesilen koyun tüyü. Yalak: Köpeğin su içtigi yer. Yuluk: Lastik sapana taşın konuldugu yer, anası ölmüş oglak ve kuzuları beslemeye yarayan emzik. Yavan: Tatsız. Yalabık: Parlak, gevşek. Yokarı: Yukarı Yokarı aarı getti: Yukarı tarafa dogru gitti Zaar: Herhalde / Tavsancı köpeğe verilen ad Zere: Bugday. Zapıramak: Hızlı koşmak. Zıbıdak: çok ıslanmak. Zaamat: Zahmet. |