Farkındalık Yürüyüşü

KUMLUCA YÖRÜK TÜRKMEN DERNEĞİ
ETKİNLİKLERİNDEN YAPTIĞIMIZ ÇIKARIM.
Vasiyetname ile dernek kurulamaz; ama vakıf kurulabilir.
Dernek kurabilmek için bu amaca hizmet etmeye kendini adamış en az 7 gerçek veya tüzel kişinin bir araya gelmesi gerekirken, vakıf kurabilmek için yalnızca 1 adet gönüllü yiğidin ortaya çıkması yeterlidir.
Bir ideal için harcayacak parası çok olan vakıf kurar, söyleyecek sözü çok olan dernek kurar.
Her ne kadar dernekler gönüllülük esasına dayansa da, paraya ihtiyacı olmadığı söylenemez.
Maalesef Türkiyedeki,
İslam dini kisvesi altında kurulmuş, dernek ve vakıfların tamamına yakını, emperyal güçlerin finansmanı ile ayakta durmaktadırlar.
Türkiyemizde yine bu din görünümlü dernek ve vakıfların dışında, siyasi gayesi olanlar ve Türkiyenin birlik ve beraberliğine kast etmiş zümrelerin de ellerinin altında bulunan vakıf ve dernekler çoktur.

İlk başta, kuruluşlarının idealistler tarafından yapılmış olmasına rağmen, paranın sıcak yüzüne dayanamayarak,
“amacının dışında” faaliyet gösterip, üyelerini de kandırıp,enerjilerini “amaç dışı” tüketmektedirler. Toplumlar farkında olmadan, kendi aleyhlerine hizmet ettirilmektedirler.

Bu nedenle bir vakıf ya da derneğe yardım ederken, gönül bağı ile bağlanmadan önce faaliyetlerinin şeffaf olduğuna, finansman kaynaklarının nerelerden geldiğine dikkat etmekten öte, öğrenmek bilmek durumundayız.
Bu günün Türkiyesinde, bütün dernek ve vakıflar şaibe altındadır. Bu yüzden topluma bilgi vererek, güvenilir olduklarını izaha mecburdurlar. Güveni yeniden tesis etmek gibi bir yeni görevleri olduğunu da, her an hatırlamalılar.

kumlucaresimleri.cf sitesi olarak,
Yeni kurulan Kumluca Yörük ve Türkmen derneğinin de içinde olduğu
26-30 mayıs Kaş-Antalya tek kişilik farkındalık yürüyüşü etkinliklerini izledik.
Çıkarımlarımızı yaptık. Şöyle ki:

YÖRÜKLERİN SORUNLARI :

Mustafa Kemal Atatürk “Arkadaşlar, gidip Toros Dağlarına bakınız. Eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla Türk’ü yenemez.” demiştir.
Orta Asya’dan göç eden Yörük Türkmen toplulukları Anadolu’ya ayak basalı bin yıla yakın bir zaman oldu.
Bin yıllık konak, bin yıllık yurt, bin yıllık devinimdir Toros Yörüklerinin yaşamı.
Deve, at, eşek sırtında taşınan, ala çuvala doldurulmuş bir yaşamdır onlarınki.
İki büyük göç yaparlar. Birisi yayladan sahile, diğeri ise sahilden yaylaya .
Bu göçler boyunca günübirlik göçler olur. Yörükler göçüp kondukları yerlere “konak” derler.
Yani bir günde bir konaklık yere göçerler ki bu da en uzun 10 kilometre uzunluğunda olur.
“Erisin dağları erisin, Erisin de boz ovayı bürüsün.
Türkmen beyi yaylasına yürüsün, Mor kuzular melesin de gidelim.”

Sarıkeçili Yörüğümüz şöyle der: ” Yörük’e “Dur.” desen durmaz, “Konma, göçme.” desen duramaz. Mevsim kıştan yaza döner kimse durduramaz, ağaçların gövdesine baharda su yürür kimse önüne geçemez. Yörüğün de yayla hasretine kimse karşı koyamaz. Kan tutması gibi yayla tutar Yörük’ü.”

YÖRÜK KÜLTÜRÜ YOZLAŞMAYA DEVAM EDİYOR.

Yörük kültürü yozlaşmaya devam ediyor. Sorunlar gün geçtikçe çığ gibi büyüyor.
Yörüklerimiz mera ve otlaklarının azalmasıyla ilgili, göç yollarındaki sıkıntılarla ilgili, yapılan barajlarla ve değişen güzergâhlarla beraber göç yollarında çok büyük sıkıntılar çekiyorlar.

 

Eğitimle ilgili…
Eylül, ekim aylarında Yörükler yaylalardan sahile iniyorlar, okullar açılmış oluyor; nisan ayında yeniden yollara düşüyorlar. Millî Eğitim Bakanlığımızın yerinde eğitim yaptırması lazım.

Dokuma kültürü artık yok oluyor. Kıl çadırlardan yere serdikleri kilime, heybelerinden eşyalarını taşıdıkları çuvallarına kadar kendileri dokuyan Yörüklerin kıl çadırlarının yerini naylon branda, kıl çullarının yerini ise savan almış durumda.
Yörükler hiç olmazsa uzun süre konakladıkları yerlerde, elektriği, suyu olan, temiz su içebilecekleri bir mekânda yaşasınlar.

Yörükler bir de bu güzergâhları boyunca geçtikleri yerlerde muhtarlarla, kaymakamlıklarla ve ormancılarla ciddi sorunlar yaşamaktadır, bununla ilgili de önlem alınması gerekir

Yörük kültürüne sahip çıkılmadığı takdirde yayık ayranının, yayık tereyağının, obruk peynirinin tadını ve kokusunu bilmeyen bir nesil yetişecek. Yoğurttan yapılan yayık ayranı yerine süte kimyasal katılarak yapılan ayran içmeye devam edeceğiz.

Yörük çadırlarını yıldırım çarpmasından koruyacak paratonerlerin verilmesi… Hiç olmazsa bir lamba, bir televizyonlarını çalıştıracak güneş panelleriyle hem güneş enerjisi hem de sıcak su sağlanabilir. Bununla ilgili bütün bakanlıklarımızdan destek bekliyoruz.

SONUÇ OLARAK,
Toroslardan gözümüzün önünde her yıl biraz daha kaybolan ve belki de üç beş yıl sonra tamamen kaybolacak bu kadim kültür için yapılması gereken geç olmadan yapılmalı. Özümüzü Toroslara çıkıp görmek yerine Yörük müzelerinden görmek, şölenlerle, içi boş derneklerle yaşatmaya çalışmak bizim en büyük ayıbımız olacaktır diyorum.

Ömer ÖZER

HER GEÇEN GÜN KERVANLARIMIZ KÜÇÜLÜYOR

Bir cevap yazın