Yörük Hastalık Terimleri

Hastalıklara Dair Kızamık Hastalığı:

Türkmenler arasında kızamık hastalığının süresi kırk gündür:

Bunun yirmi gününe “kızamığın çıkarması günü”, diğer yirmi gününe “kızamığın batması günü” derler.

Tedavisi:

Pekmez içirmek, yoğurt yedirmektir. Eğer kızamıkta hastanın gözü şişerse kendi idrarı alınarak gözünün içine damlatılır. Ve böyle bir tedaviyle iyi olan insanların kirpiklerinin uzun olacağı inancı beslenir.

Çiçek Hastalığı:

Köyde çiçeğe tutulan çocuk, adeta, bir eczahane gibidir. Herkes, çocuğunu alarak çiçekli eve gider; hastanın yaralarındaki irinlerden bir damla alıp çocuğunun kolu üzerine kor ve damlanın olduğu yeri bir iğne ile döver, böylelikle çocuğu aşılar. Sonra hastanın burnundan bir parmak sümük alıp çocuğun ağzına sürmek suretiyle çocuk tiksindirilir. Bu tedavi bütün Türkmen köylerinde yapılmaktadır.
Çiçek hastalığını sağ iken çıkarmayanın mutlaka mezarda çıkaracağına dair bir inanç vardır.

Çocuk Sancıları:

Sancıya tutulan çocuklar ocak dedelerine okutturulur. Dedeler çocuğu okuduktan sonra ağzına tükürür ve okuduğu bir bardak sudan çocuğa içirir.

Sancının Başka Bir Tedavisi:

Eşeğin fışkısını kaynatıp süzdükten sonra sancılaşmış hastaya içirmektir.

Göz Hastalığı Tedavisi:

Bir adamın gözü hastalanırsa derhal, taze bir inek pisliği getirirler. Bunu bir süre ateşte pişirirler ve bir lapa halinde ılık ılık gözlerinin üzerine sararlar. Bu tedavi sözde gözün sancısını derhal kesermiş.
Hatta anadan doğma kısır bir kadının idrarını göze damlatmak da göz tedavileri arasındadır.

Yarımbaş Ağrısı:

Yarımbaş ağrısına tutulan insanı Türkmenler “Sarhoş Dede” isminde bir adamın soyundan birine götürürler; bu adam hastanın ayağının ikisine birer kayış bağlar. Bu, yarım başağrısına deva sayılır. (Sarhoş Dede Alimantar köyündedir.)

Sıtma Tedavisi:

Sıtmaya tutulan adama bir incir içine konmuş beş altı at sineği habersizce yedirilir. Sıtma inciri bitirdikten sonra kendisine yapılan tedavi söylenir, hastanın derhal midesi bulanır ve kusmaya başlar. Böylelikle sıtmanın tedavisi yapıldı sanılır.

Akrep Sokma Tedavisi:

Meraklı bir adam birkaç akrebi tutarak zeytinyağ içinde eritir. Akrepler eridikten sonra o yağı saklar. Bir adamı akrep sokarsa, bu yağdan sürmek iyi gelir diye kabul olunur.

Yılan Sokma Tedavisi:

Yılanın ödünü bulup saklayanlar vardır. Bir adamı yılan soktuğunda yılan ödüne sahip olan adam, bu ödü yılanın soktuğu yeri bularak sürer. Yılanın soktuğu yerin sancısı geçer sandır. Fakat yılan ödünün mutlaka bir boynuz içinde saklanmasının şart olduğu söylenir.

Korkan Çocuk:

Bir çocuk kırkına girmeden önce bir şeyden korkarsa çocuğa eşek sütü içirmek adettir.

Geneci ve Tedavisi:

“Gene” bizim koyunlara ve keçilere dadanan “kene’nin ismidir. Bu, bazı ocaklı geneciler tarafından tedavi olunur.

Bir adamın geneci ve ocaklı olabilmesi için, şu şartlara bağlanması gerekir:

Çocuk anasından doğunca ana sütünü emmeden önce, çocuğun ağzına iki parmak arasında sıkılan bir kene verilir.

Ve anası o günden sonra hiçbir hayvan uzvu yemeyeceğine yemin ederse; mesela:

“Ben artık ciğer veya kelle yemeğe tövbe ettim” derse, çocuğunun geneci ve ocaklı olduğuna inanılır.

Kurdeş Hastalığı:

Vücudun üzerinde bir çeşit uçuklamanın ismine kur-deş hastalığı denir. Bu hastalığın halk arasında tedavisi şöyledir: Akşam ile yatsı namazı arasında hasta adam, dörtyol üstüne çıkarak kimsenin duymayacağı bir yerde yüksek sesle üç defa aşağıdaki Türkçe duayı okumalıdır: Kurt oldum kurdeş oldum Hav… hav… hav… hav…

Çocuğu Yaşamayanlar:

Çocuğu yaşamayan kadınlar bir hocaya başvurarak at, it veya bir kurt derisine hamaylı yazdırabilirlerse, çocukları mutlaka yaşarmış.
Bir de bundan başka, çocuğunu yaşatmak isteyen analar bir saban demiri ile çocuğu terazide tartar ve çocuğu demire satar. Böyle yapan anaların çocukları yaşarmış. Bu adet Kilis’te de vardır.

Yürümeyen Çocuklar:

Zamanı geldiği halde yürümeyen çocuğun ayağına bir bukağı takılır. Cuma günü namazdan ilk çıkan adama bu bukağıyı çözdürmek çocuğun çabuk yürümesine yardım edermiş.

Cin Hastalığı:

Cin hastalığına tutulanların devası: 7 kapıdan toplanan un hamur edilir, bu hamur sahan gibi çukur bir hale getirildikten sonra içine zeytinyağı doldurulur, bir de fitil konulup bir büyük ağacın dibinde veya dörtyol ağzında veya bir su kenarında yakılır. Bu iş kusursuz yapılırsa hastada cin hastalığı kalmazmış.

Rüyada Korkmak:

Rüyasında korkan bir adam, ertesi gün, sabahleyin erkenden bir ekmek parçasının üstüne biraz tuz, biraz soğan ve sarımsak koyarak bunu gizlice dörtyol ağzına bırakırsa, gördüğü korkulu rüyanın gerçeği mutlaka hayır olur.

Ağzı Salyalı Çocuk:

Ağzından salya akan çocuğu bir Arap karısına veya erkeğine öptürmek mümkün olursa çocuğun salyası kesilir diye bir inanç vardır.

Korkan Adama Çare:

Bir şeyden korkan çocuğa tedavi için sümüklüböceğe şeker serperek 24 saat sonra yedirmek adettir. (Bu adet Kilis’te de vardır.)

Kene ve Tedavisi:

Kene dadanmış bir sürüye bir keneci getirilir. Keneci ağzına koyunlardan toplayıp yün içine sardığı beş on keneyi sıkıştırır, bir de değnek ucuna bağlanmış altını dişlerine alır. Sürünün başına geçer, koyunlar birer birer kene-tinin bacağının arasından geçirilir. Koyunlar geçerken keneci tektük tükürür; böylelikle koyunda kene kalmayacağına inanılır.

Hayvanlar ve Hastalıkları:

Bir kısrağın hamile olup olmadığını anlamak için Türkmenlerde şöyle bir usul vardır; kısrağın kulağının içine biraz su dökerler. Eğer kısrak su döküldükten sonra yalnız başını sallarsa hamile olduğu, vücudunu sallarsa hamile olmadığı belli olur.

Yanıkara Hastalığı:

Öküz ve ineklerde görülen bu hastalık hayvanın bir tarafını şişirir ve hayvan kesilirse şişen tarafın simsiyah olduğu görülür. Bu hastalık “yanıkara” diye isimlendirilir; yakaladığı hayvanı 24 saat içinde öldürür. Türkmenler bu hastalık hakkında hiçbir tedavi bilmemektedirler.

Öküz Ağrısı Hastalığı:

Hayvanın bu hastalığa tutulduğu dar yerlere kaçmasından, ishal olmasından, dişlerini gıcırdatmasından anlaşılır. Ve bu hastalığa tutulan hayvan bir hafta içinde mutlaka ölür. Türkmenlerde bunun tedavisi yoktur.

Kelebeği Hastalığı:

Davarların karaciğer hastalığına verilen isimdir ki, biz buna (kelebek) deriz. Türkmenler bu hastalığı hayvanın tüylerinin ürpermesinden, dane yemesinden, suyu çok içmesinden ve kuru samanı çok yemek istemesinden anlarlar. Tedavisi; Avrupa’dan gelmiş, ismini bilmedikleri üzüm gibi bir şeyi yedirmektir.

Kızıl Kurt:

İçe ve dışa ait olmak üzere iki türlüdür. At hastalığıdır. Dış tedavisi atın vücudunda beliren şişliğe çamur ve barut sürerek yakmak ve atı başı boş olarak bırakmaktır. İç kısmı bulaşıcıdır ve halk arasında tedavi çaresi yoktur.

Sıraca:

Atlarda bir çeşit çıban hastalığıdır. Köylü buna “at firengisi” ismi de vermektedir. Halk bunun bulaşıcı olduğuna inanır. Tedavisi sahibinin hayvanın yüzünde bildiği bir damara kükürt koyarak yakmasıyla sağlanır. Atın vücudunda ilk çıkan çıbana kükürt koyup yakılırsa, onu da aynı tedavi yerine tutarlar.

Sakavu Hastalığı:

Bu hastalıkta atın burnu akar. Hastalık bulaşıcı olarak bilinmektedir. Bakılmazsa artacağı kanaati vardır. Saka-vunun artmasıyla meydana gelen hastalığın ismine “man-gavu” hastalığı derler.

Tedavisi:

Yıllanmış peynir suyunu hastanın burnuna dökmekten ibarettir.

Karakuş Hastalığı:

Karakuş endirmiş (bu hastalığa yakalanmış) atın ayağına ve hastalığın olduğu yere bal sürerek yerini kızgın bir demirle dağlamak karakuşun tedavileri arasındadır.

Kaynakça
Yazar: Ali Rıza YALMAN (YALGIN)

Yörük Hastalık Terimleri” için bir yorum

  1. Ne tıp ilminde ne de normal ilim dallarında ( Yüğrük) denilen hastalığın tedavisi ve hastalığın adı bilinmiyor. Vücudun değişik yerlerinde iltihaplı bir şişkinlik olan ve acı veren bu hastalıkla ilgili herhangibir bilgi,açıklama ve çare olacak bir ilaç ve tedaviye bu güne kadar raslamadım. Bir tanıdık bayanın göğüsün de çıkan bu durumu doktorlar bile bilemezken,ehli olan bir ocak ailesinin jilet ile çizmesi ile bu hastalıktan kurtulduğunu gördüm.

Bir cevap yazın