Gıdanın yolculuğunda aracılar

fiyatlardaki uçurumla ilgili her kesim birbirini suçluyor, aracılar ortadan kaldırılırsa bu uçurumun azalacağını düşünenlerin sayısı ise azımsanmayacak kadar çok. ama hala şu soruya en net yanıt verilemiyor: ürünün tarla ve market arasındaki yolculuğunda fiyatların katlanmasına sebep kim? kimdir bu “aracılar” ve fiyatların katlanmasından ne kadar sorumlular?

nisan ayında türkiye ziraat odaları birliği’nin (tzob) “üretici market fiyatlarında nisan ayı” raporuna göre, kuru soğan başta olmak üzere elma, kuru kayısı ve patlıcan ürünlerinde üretici-tüketici arasındaki fiyat farkı %165-%600’lere kadar çıktı.

haziran ayında üretici ve market fiyatları arasındaki en fazla fark, %546,77 ile elmada görüldü. üreticiden 67 kuruşa alınan elmanın pazardaki satış fiyatı 2,92, marketteki satış fiyatı ise 4,15 tl oldu.

elma, temmuz ayında da %461,19 ile üretici ve market arasındaki uçurumun en yüksek olduğu ürün oldu. elma, üreticiden 0,67 tl’ye alınırken, markette 3,76 tl’den satıldı.

ağustos ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla %461,19 ile tekrar elmada görüldü. elmayı fiyat farkında %398,33 ile kuru kayısı, %305,13 ile karpuz, %240,14 ile domates, %228,70 ile salatalık takip etti.


TZOB raporunda görülen bu uçurumlardan yola çıkarak nisan ayında tarladan-markete fiyat farkının en yüksek olduğu kuru soğanın üretim maliyetlerine biraz daha yakından bakmak üzere istanbul silivri’ye bağlı kadıköy mahallesi’ndeki kuru soğan üreticileriyle görüştük.

görüştüğümüz kadıköylü soğan üreticileri son yıllarda piyasaya karşı çok daha kırılganlar. emeklerinin karşılığını alamadıklarını düşündükleri için tarlalarının bir kısmını ekmeyi bırakmışlar. çiftçiler büyük üreticilerle yarışamadıkları, verilen fiyatlar üretim maliyetlerini kurtarmadığı için hallere ürün gönderemediklerini ve üretim alanlarını küçültmek zorunda kaldıklarını belirtiyorlar.

kadıköy’de susuz tarım (ekstra sulama olmadan, sadece yağmur ve yeraltı suları ile yapılan) yoluyla üretim yapan soğan üreticilerinden ali çağlayan ve levent ipek’ten kuru soğan üretiminin baştan sona tüm maliyet kalemlerini dinledik ve şöyle özetledik:
(maliyetler 1 dönüm başına hesaplanmıştır)

  • toprağı sürme işlemi 90 tl
  • 3/15 gübresi atma işlemi 70 tl (gübre, kilosu 1,40 tl’den, 1 dönüme 50 kg atılıyor)
  • 1 dönüme kilosu 7 tl’den 35 kg arpacık soğan ekiliyor: 245 tl
  • 2 kadın işçi, kişi başı 70 tl yevmiye ile 1 dönüm araziyi
    ekiyor: 140 tl
  • Toprağa, kilosu 0,80 tl’den 50 kg nitrat atılıyor. toplam 40 tl
  • 2 kadın işçi, 1. çapayı kişi başı 70 tl yevmiye ile yapıyor: 140 tl
  • 2 kadın işçi, 2. çapayı kişi başı 70 tl yevmiye ile yapıyor: 140 tl
  • pas, böcek ve mantar vb için 30 tl ederinde ilaç atılıyor.
  • hasat zamanı, 1 kadın işçi 70 tl yevmiye alarak 1 dönümdeki soğanı el ve keser ile söküyor.

(soğanlar 1 ay kurumaya bırakılıyor)

  • 2 erkek işçi, soğanları 60–70 kg halinde çuvallamak için kişi başı 100 tl yevmiye alıyor: 200 tl
  • 1 dönümden elde edilen 2 ton soğanın, tanesi 50 kuruştan 15 tl çuval bedeli oluyor.
  • 1 hamal 1 çuval soğanı 1,5 tl’ye tarladan depoya taşıyor. 1 dönüm için 46 tl hamal maliyeti oluyor.

susuz tarım yapılan kadıköy’de 1 dönümden genellikle 2 ton, eğer çok yağmur yağdıysa 3 ton ürün alınıyor.


1 dönüm için toplam üretim maliyeti 1,226 tl, iken 1 kg soğanın çiftçiye üretim maliyeti ise 0,61 tl oluyor.

bu sayılar endüstriyel tarım yapan büyük üreticilerde çok daha farklı. sulu ve makineli tarımın yaygın olduğu, soğan ekiminin ‘barut’ denilen soğan tohumlarından yapıldığı bursa, karacabey gibi bölgelerde 1 dönümden en az 5 ton civarı soğan hasat edilebiliyor ve soğanın kilosu, üreticiden 15 kuruşa satın alınabiliyor. küçük üreticiler ve elle tarım yapan çiftçiler ise bu fiyatlarla yarışamadıkları için zaman içinde ürünlerini satamaz hale geliyorlar.

daha önceki yıllarda 20–25 dönüme kadar yer ekiyorduk. fakat para etmediğinden dolayı iyice küçüldük. satamadığımızdan dolayı depoladık, depoladık çürüttük. arz-talep meselesi olmadı, hale gönderemedik. ettiğimiz masrafları karşılayamadık, para etmeyen bir şeyi bir daha denemek riskli yani.” — levent ipek, çiftçi

silivri kadıköy’deki üreticiler, soğanın istanbul halindeki alış fiyatları, üretim maliyetlerini kurtarmadığı için artık hale satış yapamıyorlar. bu yüzden 2016’daki hasatta, 20 kg’lık 1 çuval soğanı 20 tl ücretle eşe dosta satmışlar.

hale satış yapıyor olsalardı, bir kamyonun, 15 ton soğanı 600–700 tl ücretle istanbul haline götüreceğini de ekliyorlar.

şimdi hali unuttuk. karpuzu götürüyoruz hemen ‘hop nereden geldin?’ diyorlar. tezgahı açamıyor adam, malını satamıyor. bir tezgah açtığı zaman ya zabıta ya da polis geliyor hemen ‘kaldır tezgahını’ diye. e o zaman senin bu çiftçiye ne yapman lazım? ‘bunun kendi malı, satabilir, pazarlayabilir’ deyip de buna bir belge vermen, bir sertifika vermen gerekir. ama biz bu aradaki tefeciyi kaldırmadığımız sürece tüketiciyle üretici arasındaki uçurum her zaman böyle devam eder.” — kadıköy mahallesi muhtarı levent yeniçiftlik

tarım ürünlerinin üreticiden çıktıktan sonraki süreçte uğradığı durakları ve kesilen vergileri ise şöyle özetleyebiliriz:

şekil 1: yaş meyve-sebze tedarik zinciri / merkez bankası uzmanı hüseyin songül

komisyoncu: toptancı halinde ürünü komisyon karşılığında satan kişi.

sevkiyatçı: komisyoncudan aldığı ürünü başka toptancı hallerindeki komisyonculara göndererek komisyon bedeli karşılığında sattıran kişi.

komisyon: komisyoncunun yapılan satıştan max %8 oranında keserek elde ettiği kazançtır.

komisyon kdv’si: komisyoncunun, komisyonundan %18 oranında keserek devlete ödediği vergidir.

navlun: ürünün nakliyat bedelidir.

navlun kdv’si: nakliyat bedelinin %18’i oranında alınan vergidir.

bağkur: üreticiden kesilen %1’lik vergidir. bazı durumlarda muafiyeti mevcuttur.

stopaj: üreticiden tescilli ürünü üzerinden %2 oranında kesilen gelir vergisidir. eğer ürün tescil ettirilmezse bu oran %4 e çıkar.

hal rüsumu: belediye veya işletmelere ödenen %1’lik meblağdır. önceden üreticiden alınan bu miktar artık satıcıdan tahsil edilir.

özellikle büyük şehirlerde marketten alınan tarım ürününün arada 5 farklı yere daha konuk olduğunu üzerine binen vergi, komisyon ve masraflarla birlikte fiyatların katlandığını görüyoruz.

yaş meyve sebzenin tedarik zincirine dair genel bir tabloyu görmek için merkez bankası uzmanı hüseyin songül’ün antalya’dan çıkan domates üzerine yaptığı araştırmasını inceleyelim:

tablo 5: güncel tedarik zincirinde parasal değerin aktörler arasındaki dağılımı / hüseyin songül

defter tutan mükellef (tacir) defter tutmayan müstahsilin (çiftçi) 10.000 kg domatesini 1 tl/kg fiyattan satın alıyor. tacir çiftçi adına ilgili kamu otoritesine ödenmek üzere %2 gelir vergisi stopajı ve %1 bağ-kur kesintisi yaptıktan sonra kalan tutarı çiftçiye ödeyecek.

2. aşamada tacir, antalya halindeki komisyoncu aracılığıyla domatesin kilosunu kdv hariç 1,3 tl’den sevkiyatçıya satıyor. komisyoncu hem tacire, hem de sevkiyatçıya fatura kesiyor. komisyoncunun sevkiyatçıya kestiği faturada ürün bedeli, söz konusu ürün bedeli üzerinden %1 oranında hesaplanan hal rüsumu ve toplam tutar üzerinden %1 oranında hesaplanan kdv bulunacak.

ayrıca, komisyoncu satış bedeli üzerinden yüzde 8 oranında komisyon ücreti ve komisyon ücreti üzerinden de yüzde 18 oranında komisyon kdv’si hesaplayarak, söz konusu tutarları sevkiyatçıdan tahsil ediyor.

3. aşamada sevkiyatçının ankara halindeki komisyoncu ile domatesin kilosunu kdv hariç 2 tl’den satması için anlaştığını ve komisyoncunun da domatesleri markete söz konusu fiyattan sattığını varsayıyoruz. bu arada, domatesin antalya’dan ankara’ya nakliyesi sırasında fire verdiğini ve 9.000 kg olarak komisyoncuya ulaştığını kabul edelim. sevkiyatçı, komisyoncuya %8 oranında komisyon bedeli ve bu bedel üzerinden de %18 oranında komisyon kdv’si ödeyecek. ayrıca, sevkiyatçının antalya’dan ankara’ya nakliye bedeli olarak kdv hariç 800 tl ödediğini varsayalım. nakliye hizmeti üzerinden de %18 oranında kdv kesilmekte

son aşamada ise marketin, giriş halindeki komisyoncudan satın aldığı 9.000 kg domateste yüzde 10 market firesi verdiğini ve geriye kalan 8.100 kg domatesi kdv hariç kilosu 2,6 tl’den nihai tüketiciye sattığını farz edelim.

sonuç olarak tüketici 1 kg domatesi, %8 kdv’nin de eklenmesiyle 2,81 tl’ye satın alacak.

tüm bu süreçte son fiyatın %45,5‘inin aracıların payı olması, %11,5‘inin de vergilerden oluşması gıda fiyatının nihai tüketiciye gelene kadar katlanmasında rol oynayan etmenleri açıklıyor.

peki bu sisteme başka alternatif bir model geliştirilebilir mi? hem üreticinin hem de tüketicinin yüzünü güldürecek bir sistem söz konusu olabilir mi?

türkiye cumhuriyeti merkez bankası uzmanı hüseyin songül’e göre bu mümkün. songül, aracı sayısının indirilip bu sistemin idealleştirilebileceğini savunuyor. songül’e göre küçük ölçekte üretim yapan çiftçiler örgütlü yapılar üzerinden üretim ve pazarlama faaliyetlerini gerçekleştiremedikleri için araya çok sayıda aracı giriyor ve ürünlerin fiyatı olması gerekenden daha fazla artış gösteriyor. dolayısıyla küçük ölçekli üreticiler bir araya gelip üretici örgütleri kurulursa tedarik zincirindeki eleman sayısı azalabilir, üretici ve tüketicinin yüzü gülebilir.

çiftçi ➞ üretici ➞ örgütü ➞ market ➞ tüketici

tablo 6: ideal tedarik zincirinde parasal değerin aktörler arasındaki dağılımı / hüseyin songül

aracılar, meyve-sebze fiyatlarının yüksek olmasından tek başına sorumlu mu, yoksa günah keçisi mi?

cumhurbaşkanı erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda, gıda fiyatlarındaki katlanmaya ve aracılara yönelik sarf ettiği sözler bu konuda yeni bir düzenleme mi yapılacak sorusunu akla getirdi:

bakıyorsunuz tarlada domates 1 lira, ama çarşıya-pazara geldiği zaman 7–8 liraya kadar çıkıyor. ne bu? bu arada olanlar kimler? insaf insaf. bunları da konuştuk. bu işe kesin bir çözüm bulmamız lazım. biz gençken bunları çok kullanırdık, ‘aracı tefecilere lanet olsun’ derdik. şimdi buradaki hikâye aslında yine buraya dayanıyor. ben çiftçime sesleniyorum. 1 yıl önceden senin tarlanı satın alanlar konusunda dikkatli ol, tarım bakanlığı tedbirini almalı.” — cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan

konuyla ilgili görüştüğümüz, anadolu yakası meyve sebze komisyoncuları ve iş adamları derneği başkanı mevlüt yılmaz’a göre haller, sektörü kayıt altına alabilmenin tek yolu olması, aracı ve satıcının karşılaştığı, fiyat ve borsanın oluştuğu yerler olması dolayısıyla yeri doldurulamayacak bir oluşum.

ben kimse mükemmel demiyorum, ama bunu düzenleyecek devlettir. aracı bu ülkeye, tüketiciye zararlıysa, kaldırsın. fiyat farklılığı bizden kaynaklanmıyor. biz olması gereken yerdeyiz ve biz olmazsak fiyatlar daha da uçacak.”

fiyatlar yükseldiği zaman herkes, aracıları kaldıralım diyor. yahu nasıl kaldıralım, kaldır o zaman. o zaman beyaz eşyada da kaldır herkes gitsin fabrikalardan alsın. var mı böyle bir şey? 80 yılından sonra türkiye karma ekonomiden çıktı, serbest piyasa düzenine geçti. o zaman türkiye’nin bütün şuandaki sadece meyve sebze değil, ticaretle ilgili piyasa düzeniyle ilgili her şeyin değiştirilmesi lazım. o zaman ne oluyor? müdahaleci ekonomi. onu da bugün rusya bile yapmıyor.” — anadolu yakası meyve sebze komisyoncuları ve iş adamları derneği başkanı mevlüt yılmaz

yılmaz fiyatların artmasındaki bir başka önemli nedeni tarım politikasındaki belirsizlik olarak görüyor. yılmaz’a göre devletin dünya trendlerini takip edip üreticiyi yönlendirmesi gerekiyor. aksi halde bazı senelerde bir üründen çok fazla üretilirken, diğer sene kimse ekmeyebiliyor, bu da fiyatlara yansıyor.

bizde tarım politikasında bir belirsizlik var. bazen bakıyorsunuz bir ürün çok fazla üretiliyor, bazen bakıyorsunuz ertesi sene yok. bunu özellikle patates, soğanda çok yaşıyoruz. burada devletin belirleyici ve yön verici olması lazım.

özellikle patates soğanı ele aldığımızda bunlar açık alana ekilen ürünler olduğu için güçsüz olan üreticinin zaten bir atımlık kurşunu var o sene ekti parada yapmadı tamam çekiliyor kenara, ama güçlü olan, etrafı-imkanları olan, sıkıştığı zaman kredi alabilen daha büyük çiftçi bir sonraki sene tekrar ekiyor, işte o sene parayı götürüyor. ozaman tzob başkanı oradan konuşacağına, herkese destek versin.” — mevlüt yılmaz

halde komisyonculuk yapanlar ise şikayet ve suçlamalara karşı kendilerini şu sözlerle savunuyorlar:

kamuoyunun bu konuda bilgisi hiç yok. hani geliyor tarlada 1 lira da burada 5 lira. bunun masraf yönünün hesabını kimse yapmıyor. 500 kilometreden helen arabanın nakliyesi başka, 1200 kilometreden gelen arabanın nakliyesi başka. yani kademe kademe gidiyor. ne oluyor, masraflar her bölgede değişiyor. bunun hesabını herkesin yapması lazım. — esat demirel, ataşehir halinde komisyoncu

üretici gönderiyor, biz burada üreticinin namına komisyonla satıyoruz. yüzde 8 komisyonumuz var bizim. yani bizim başka üstüne koyup da herhangi bir şey kazanma durumumuz yok. bu fiyat politikası böyle. ‘halci piyasayı yükseltiyor’ falan onlar yalan işler yani. benim elimde olsa öyle sihirli bir değnek 100 lira yaparım domatesi. öyle şey olabilir mi?” — ahmet kılıç, ataşehir halinde komisyoncu

yüzde 8 bizim komisyonumuz. yüzde 4’ü bizim giderlerimiz masraflarımız. yüzde 4’ü bize kalan da bizim ancak maaşlarımıza yetiyor.” — ataşehir halinde komisyoncu

2010 yılında yürürlüğe giren ‘hal yasası’, resmi adıyla ‘sebze ve meyveler ile yeterli arz ve talep derinliği bulunan diğer malların ticaretinin düzenlenmesi hakkında kanun tasarısı’ birçok yeniliği beraberinde getirdi:

  • meyve ve sebzelerde, nereden geldiğini belirten ürün künyeleri olması zorunluluğu ve bu sayede yüzde 70’i kayıt dışı olan ticaret kayıt altına alınması,
  • pazar ve manavda ürün künyesi olmayan sebze ve meyve satılmaması, satan kişiye para cezası uygulanması,
  • hal ve pazarlarda üretici birlikleri bulunması, ürünlerin tarlada kalmaması için bu birlikler aracılığıyla satış gerçekleşmesi,
  • ve yine güncel durumda gördüğümüz gibi komisyoncuların aldığı payın, ürünün satış fiyatının %8’ini geçmemesi kararları alındı.

bu saydığımız yeniliklerin bazılarını uygulamada göremesek de, bu yasa sonrasında bir çok büyük market, sebze-meyveyi aracısız şekilde, direk üreticiden almaya başladı.

büyük işletmeler ve market zincirleri bu yasadan faydalandı ancak asıl fayda görmesi planlanan tüketiciye bir etkisi olmadı. piyasayı incelediğimizde migros’un da içinde olduğu bu büyük marketlerdeki satış fiyatlarının bir çok market ve pazarda olduğundan yüksek olması tüketicide “hani aracıyı kaldırmıştınız?” sorusuna neden oldu.

şunu da söyleyeyim marketler bu yeni yasadan hak elde ettiler. o kadar çok zorladılar ki hale girme mecburiyetini kaldırdılar. şimdi kendi marketlerinde kendi bünyelerinde satmak üzere direk yerinden mal alıp getirebiliyorlar… peki o zaman niye fiyatlardan herkes şikayetçi? üretici şikayetçi, tüketici şikayetçi, bakanlık şikayetçi, devlet başkanı, cumhurbaşkanı şikayetçi. eniye günahkar biziz? benim satmadığım malın fiyatından niye ben sorumlu oluyorum?” — mevlüt yılmaz, anadolu yakası meyve sebze komisyoncuları ve iş adamları derneği başkanı

büyük marketçiler, büyük firmalar hale giriş-çıkış yapmıyorlar, sadece çıkış yapıyorlar. yüzde 40, yüzde 60 (üzerine) fiyat koyup para kazanıyorlar. ondan sonra diyorlar ki ‘halci pahalı satıyor.’. halbuki öyle bir şey yok. bir gün sadece mahallede pazar olmasın, markete gir bakayım fiyatlar ne. korkunç fiyatlar.
— feshi bey, ataşehir halinde komisyoncu

ürünlerin kaynağı ve fiyat artışlarında şeffaflığa yönelik gümrük ve ticaret bakanlığı’nın attığı bir adım da 21 eylül 2016’da ürün künyeleri hakkında çıkan düzenleme ile oldu.

resmi gazetede de yayınlanarak yürürlüğe giren tebliğe göre marketlerdeki tarım ürünlerine karekodlu künyeler verilerek, üreticiden alış fiyatlarını yazma zorunluluğu getirildi. böylece tüketicilerin, ürünleri sahip olduğu künye numarasıyla hal.gov.tr adresinden okutarak ürünün hangi aşamalardan geçtiğini ve hangi aşamada hangi fiyatta olduğunu sorgulayabilmesi ve süreç hakkında bilgi sahibi olması planlandı.

bu düzenleme ile perakende satış aşamasında fiyat farkının açılmasının önüne geçilmeye çalışıldı. ancak tüm marketlerde bu uygulamayı henüz görememekteyiz.

son çıkan yasada, bakanlıkla toplantı yaptık, etiket mecburiyeti kondu. migros’un müdürleri itiraz ettiler. niye biz buraya alış fiyatını yazmak mecburiyetindeyiz diye. bundan rahatsız oldular, niye rahatsız oldular, (…) 1.5 liraya aldım, 4 liraya etiket koyuyorum benim kiram var diyor. benim personelim var, eyvallah. (…) kardeşim neyse yaz oraya, satışı da 4 liradan yap.” — mevlüt yılmaz, anadolu yakası meyve sebze komisyoncuları ve iş adamları derneği başkanı

aracıların ortadan kaldırılması talep edilirken, alternatif sistemler, kooperatifçilik vb. konularında düzenlemeler yapılırken, kamuoyu ve tüketiciler gıda fiyatlarından şikayet ederken önemli bir nokta var ki o da toplumun ve tüketicinin bilinçli olmaması; yediği, tükettiği şeyi sorgulamaması, yerel gıda ve yerel üreticinin öneminin göz ardı edilmesi.

istanbul, gümüşdere’de doğal tarımla uğraşan üretici ve ziraat mühendisi beyhan uzunçarşılı ise halkın giderek bu konudaki bilgisinin azaldığını belirtiyor. özellikle büyük şehirlerde yetişen çocukların meyve-sebze üretimi hakkında bilgi eksikliği içinde büyüdüğünü belirten uzunçarşılı, bazı çocukların hala meyve-sebzelerin markette yetiştiğini düşündüklerini söylüyor. ona göre hem halkı bu konuda bilinçlendirmeli hem de küçük boyutlu üreticilere destek olunmalı. ayrıca meyve-sebze fiyatlarını düşürmek ve karbon ayak izini azaltmak için büyük şehirlere uzak yerlerden meyve-sebze transferi yapmaktansa şehirlerin çevresindeki verimli alanlarında üretim açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

ben istanbul’daki son kalan tarım alanlarından birisi olan gümüşdere’de çiftçilerle beraber kendi bahçemde üretim yapıyorum. bu alanı korumamız gerektiğini her zaman için söyledim. kilometrelerce öteden gelen, karbon ayak izini kullanan ve kimyasalların bolca kullanıldığı bir sistemde bu gıdaları reddediyoruz. eğer biz talep edersek üretici de üretmekten vazgeçmez. çünkü şu anda üretim alanları çok kısıtlı olduğu için ve üretimin zorluğundan aracıların vasıtasıyla da üreticilerin kazanamamasından dolayı maalesef artık üretmek istemiyorlar.beyhan uzunçarşılı, ziraat mühendisi, çiftçi

cumhurbaşkanı erdoğan gibi, gümrük ve ticaret bakanı bülent tüfenkçi de geçtiğimiz aylarda aracılardan yana rahatsızlığını dile getirdi.

“tarım ürünlerindeki aracıları kaldırmak istiyorsak biz kooperatifleri daha da güçlendirmeliyiz. onların hem yapısal hem de ekonomik sorunlarını çözerek aracıların ortadan kalkmasına vesile olabiliriz.”

bakan tüfenkçi’nin aracılara alternatif olarak kooperatifleri güçlendirmenin sinyalini vermesi de gözleri hükümete çevirdi. üretici-tüketici fiyat farkının azaltılması doğrultusunda yapılacak çalışmalarla ilgili meclis’te yeni yasama döneminin başlaması beklenmekte.

kaynaklar:

https://tcmbblog.org/tr/yas-meyve-sebze-tedarik-zincirinde-fiyat-olusumu/

https://www.tzob.org.tr/basin-odasi/haberler/uretici-market-fiyatlarinda-nisan-ayi

https://www.tzob.org.tr/basin-odasi/haberler/uretici-market-fiyatlarinda-agustos-ayi%E2%80%A6

https://www.gtb.gov.tr/haberler/sebze-ve-meyvede-urun-kunyelerine-yonelik-teblig-resmi-gazetede-yayimlandi

 

 

Bir cevap yazın